Kendin Ol
Hayallerimiz çoğunlukla inançlarımızı izler, yargılar ve kurban bilinci ile hayaller düşten öteye gidemez. Bu nedenle iki kişinin düşü aynı olmadığı için, iki ayrı düşüncenin varlığını kabullenip, onun düşüne saygı göstermeliyiz. Hayatımızda aynı anda onlarca kişi ile ilişkimiz olabilir ama

Her insanın kendine ait kişisel bir yaşam şekli ve hayali vardır. Bu hayali tüm diğer insanlardan farklıdır. Kişiye özel ve onun iç dünyasıyla ilgilidir. Düşündüğümüzde bütün bir yaşamda koca bir düş değil midir?

Sizi en iyi tanıyan kim bir düşünün.. Sizi, kendinizle ilişkinizi sizden başka kim daha iyi bilir ki? Mesela anneniz; sizi çok iyi tanıdığını düşünür, ama gerçekte kim olduğunuza ne hissettiğinize karşı ufacık bir fikri bile yoktur. Bu hepimiz için geçerli. Çünkü herkese anne, baba, evlat, kardeş veya sevgiliye, eşe kendi bilincimizde yarattığımız rolü iliştirip onun o şekilde davranmasını bekleriz. İşte burada sevgi devreden çıkar, gelen ise korkudur… bencilliktir. Oysa sizin onlarla paylaşmadığınız nice hayalleriniz vardır. Ya o kızar, ya dalga geçer veya yapmaya cesaretiniz olmadığı için söylemeden içinizde tutarak yaşarsınız birbirinizden uzak.



Hayallerimiz çoğunlukla inançlarımızı izler, yargılar ve kurban bilinci ile hayaller düşten öteye gidemez. Bu nedenle iki kişinin düşü aynı olmadığı için, iki ayrı düşüncenin varlığını kabullenip, onun düşüne saygı göstermeliyiz. Hayatımızda aynı anda onlarca kişi ile ilişkimiz olabilir ama bunların her biri ile ikili bir ilişki içindesindir. Burada sadece sen ve o vardır.

Hayaller ve düşler, duygulardan ve hislerden oluşur. Bu duyguların iki kaynağı vardır; 1. Sevgi 2. Korku’dur.

Korku içinde zorunluluk barındırır. Zorunluluk beklentileri doğurur. Çünkü sen korkuyla bir şeyler vermişsindir ve artık beklentiye girmiş olursun. Diğer ilişki içindeki kişiden de aynı davranış ve vericiliği vermesini beklersin. Sevgi tam aksine içinde zorunluluk barındırmaz, içinden geldiği gibi, geldiği kadar verirsin sevgini.

Sevginin temelinde saygı olmazsa olmazdır. Korkuda saygı yoktur. Karşıdaki kişinin kendi seçimlerini yapamayacağını düşünür ve onun adına seçimde bulunulur. Bu da karşıdakine saygınızın olmadığını gösterir. Tıpkı çocuklarımıza yaşamlarını nasıl yaşamaları gerektiğini sanki biz bilge olmuşçasına anlattığımızda ve onlar adına üzülüp, onlar adına işleri kendimiz yapmaya başladığımızda onları hiç saymadığımızı göstermiş oluruz.

Sevgi acıma barındırmaz, şefkat barındırır. Korku tam aksine tamamen koca bir acıma duygusudur. Tabi bu acıma duygusu  karşıdaki kişiyi tamamen zayıf bırakma ve tek başına karar veremeyeceğini kabul ettirmekle zorlar, inandırır.

Sevgi hep incedir, korku ise hep kaba! Öfke, keder, kıskançlık ve aldatılmışlık duyguları olur.

Sevgi koşulsuzdur, korku içinde bir çok koşul koyar. Benim kurallarıma uyarsan seni severimler, nasıl olmanız ile ilgili fikirler vermekle başlar. Sevgi yolunda eğer yoktur, koşullar yoktur. Sizi o veya şu şeklinizle değil içten geldiği için sever. Korkunun içindeki koşullar eskilere dayanır. İnsanoğlunun içinde var olan ve değiştiremediği yargılar ve tabulardır. Bunları değiştiremediği sürece korku sevginin önüne geçer ve arkası koca bir mutsuzluk olur. Korku ile ilişkilerimizde o kadar çok kural yaratırız ki bir süre sonra iletişimde bile zorluk yaşamaya başlarız. Yalan söylenmeye başlanır. Çünkü nasıl yaşamanız, konuşmanız ve davranmanız konusunda kurallar vardır. Bunlardan farklı bir yol izlediğimizde kızacağından korktuğumuz için yalan söylenmeye başlanır. Gerçekte ise nasılsam dürüstçe öyle davranırım. Korku’da adalette yoktur. Aynı hatanın bedelini binlerce kez hem karşındakine ve kendine ödetir. Buda herkesin içinde kapanmayan duygusal yaralar açar.

Her ilişkide iki kişilik vardır. Siz sadece bu ilişkideki bir kişisiniz. Diğeri ; oğlunuz, kızınız, anneniz, babanız, kardeşleriniz, dostlarınız ve eşinizdir. Ve bu diğerleri içerisinde siz sadece kendi yarınızdan sorumlusunuz. Diğer yarısı ile ne kadar yakın olduğunuz, ne kadar çok sevdiğinizi düşünün, buna rağmen onun zihninden geçenlerin sorumlunu almanız mümkün değildir. Onun ne hissettiğini, o anda ne beklediğini bilmenizin mümkünatı yoktur. Biz o tarafın sorumluluğunu, duygularını üstümüze alırsak daha yıpratıcı olur. Diğer yarısı ile düşünceleri paylaşabilir, ilişkiden zevk alabiliriz, yormadan ve kırmadan.

İlişkilerde ustaca davranmak yine herkesin kendi elindedir. İlk adımı ise herkesin kendine ait hayalleri olduğun kabul etmekle başlar. Diğer yarının hayallerine hükmetmeden sadece kendi yarımıza olan sorumluluğu yerine getirmekle sorumluyuzdur.

Son olarak yine tüm her şeyde olduğu gibi her şeyin kendi içimizde olduğunu kabul etmekle başlar. Mutluluğun sadece kendi içinde var olduğunu ve dışarıdan bunun gelmeyeceğini bilmektir. Mutluluğun kaynağı kendi içimizdedir, bunu besleyen ve hayatımıza renk katan duyguları dışarıdan alabiliriz sadece…






Ctrl
Enter
Hatalı bir Yazımı gördünüz?
yazıyı seçip Ctrl+Enter basarak yönetime bildirin.

Yorumlar

Yorum yaparak sizde etkileşime katılın.
Yaso
Yaso
10 Eylül 2022 07:36
Beğendin mi? Evet 3 Hayır 0

Çok güzel tespitler …

korkularımızı yendiğimiz günlere sevgi ve saygı dolu 🙏🏻

Mars
Mars
11 Eylül 2022 11:02
Beğendin mi? Evet 2 Hayır 0

Sevginin bir sınırı yoktur. Çokta sevebilirsin az da sevebilirsin. Az sevdiğin yerde saygıyla tutunmaya çalışırsın gibi. Yani ben de öyle oluyor. Bu böyledir diyebileceğim bir şey yok aynı bir annenin çocuğuna duyduğu sevgi,şefkat,korku ve acıma duygusu gibi. Her şeyi barındırıyor sanki. Ve her bireyde yüzdeleri değişiyor. Sevginin bir zorunluluğu var mıdır sanmıyorum zoraki sevemezsin ama olması gereken bu diyip kendini inandırabilirsin de. Çok karışık en iyisi mi sınırlar koyarak devam edelim. Sevgimize de şefkatimize de korkumuza da . Bizim canımızı en az şekilde acıtacak duruma göre hareket edelim. O da "bencil" olmanın önemiyle ilgili. Arada bir bencillik ayarımızla oynayalım:))

Jüri Türkiye » Makaleler » Kendin Ol