İnsan varlığını tescil etmek için bir başkasını sömürme içgüdüsü ile yaşar, herkes bu olanların farkında şuan ki birçok devlet başkasını sömürdüğü için gelişmişlik mertebesine erişmiştir yani insan için mutlak başarı kesinlikle bir başkasının acılarından oluşmaktadır.


İnsanlar  ‘ben doğanın en üstün varlığıyım’ diye söylese bile anlamalı ki hiçbir hayvan bir başka canlıyı köle edemez, yaşama kabiliyetlerini daim kılmak için bir canlıyı öldürmek zorundadır.

İnsana baktığımızda eylemleri hayatını sürdürebilmek yerine, kişisel zevkler uğruna bir başkasının acısından sevinç duyabiliyor. Doymak bilmeyen obur kişiliği, elinde daha çok olmasına rağmen bir başkasının ihtiyacı olan herhangi bir şeyi stoklaya da bilir fakat doğada bu tarz bir yaşam var olmamıştır.


Bizler artan egolarımızın açtığı çıkmaz sokaklarda sağa sola koşturuyoruz ve bu çaresizlik içerisinden bir başkasının hakkını gasp ederek kurtulma çabasında, başı kesilmiş horozlar gibi ilerliyoruz. Dünya bu bağlamda kör bir rüzgarın etkisinde, kör bir limana doğru ilerliyor, yapılan her şeyde birbirimizi suçluyor fakat iş kendi menfaatimize geldiğinde egonun sinsi kalelerine sığınıyoruz. Çözüm bir başkasını suçlamak değildir bir toplumda sıkıntı ortak ise suçlamak yerine problemin kaynağının neler olduğu tartışılmalıdır.