eğitim ve aile ilişkisi

Bütün toplumlarda, çocuklar üzerinde ilk ve en etkili toplumsal çevre, onun içine doğduğu ailedir. Çocuğun yaşam boyu yararlanacağı temel bilgi ve beceriler, ona ailede kazandırılır.

Ailenin biyolojik, koruyuculuk, toplumsallaştırma, sevgi, eğitim, dil öğretme gibi işlevleri vardır. Aile bu işlevleri yerine getirerek çocuğun toplumsal ve ruhsal gelişimine katkıda bulunurlar bu işlevleri madde madde aşağıda sıraladık;


1) Biyolojik İşlevi: Toplumsal nüfusun kaynağını oluşturması açısından aile, temel bir kurumdur. Bu işlev kuşakların sürekliliğini sağlamaktadır.

2) Koruyuculuk İşlevi: Değişen koşullara rağmen ülkemizde aile, çocuk için hâlâ en güvenli sığınaktır. Aile, çocuğu çevrenin olumsuzluklarından (çocuk istismarı, çeteler vb. ) korur.

3) Toplumsallaştırma İşlevi: Çocuğun toplumsal kuralları öğrenmesi ailede başlar.

4) Sevgi İşlevi: Sevgi duymak, şefkat görmek, çocuğun gereksinimleri arasındadır.

5) Eğitim İşlevi: Aile çocuğun ilk eğitim aldığı yerdir.

6) Dil Öğretme İşlevi: Akademik başarıyı olumlu ya da olumsuz etkileyen en önemli etmenlerden birisi dildir. Dil ailede öğrenilir. Sosyo-ekonomik düzeyi düşük olan ailelerde dil gelişiminin zayıf olduğu saptanmıştır.

Aile sınıfın içerisinde çocuğun başarısını olumlu ya da olumsuz etkileyebilme gücüne sahip en önemli faktörlerdendir. Ailenin sosyo-ekonomik düzeyi, ailedeki huzur ortamı, kardeş sayısı, ailenin eğitimi çocuğun başarısı üzerinde olumlu veya olumsuz etkilere sahiptir.

Huzurlu aile ortamında yetişen çocukların başarısının arttığı, buna karşılık anlaşmazlıkların yaşandığı ortamlarda yetişen çocukların başarısının düştüğü gözlemlenmiştir.

Çocuğun, mutlu, başarılı, çalışkan ve iyi bir birey olarak yetişmesinin ilk ve en önemli koşulu anne ve baba sevgisidir ve başarısız, uyumsuz ve problemli öğrencilerin çok büyük çoğunluğu “bölünmüş” ve “sorunlu” ailelerden gelen çocuklardır.

Aile içi huzursuzluk ve şiddet, ailede ağır hastalık, ebeveynlerden birinde alkol, madde bağımlılığı ya da diğer psikiyatrik bozukluğun varlığı, ağır maddi güçlükler ve buna bağlı uygun çalışma ortamının olmayışı çocuğun okul başarısını en çok düşüren faktörlerdendir.

Ebeveynlerin çocuğun ilgi ve kapasitesini göz ardı ederek yüksek başarı beklemeleri ve bu beklentilerin karşılanmadığı durumda da çocuğun sürekli eleştirilmesi, onur kırıcı sıfatlarla nitelendirilmesi (tembel, dağınık, pısırık..) ve başka çocuklarda kıyaslanması çocuğun kendine güvenli bir kişilik geliştirmesini engeller. Böyle bir tür durum kaygı düzeyini artırarak okul başarısının daha da düşmesine yol açmaktadır.