Kalkıp Düşmeler Koşmanın İdmanıdır.
Düşünüyoruz sınırlı maddenin imkanlarında, kah bir adım geri kah ileri , maddenin oluşum nedeni onu bükmekten kaynaklı, belki de maddenin kendisi en büyük öğretmen sınırlama konusunda, tıpkı vakitsiz gelişmeler ve rüzgarın estiği yöne göre hareket yada aklıma gelen düşüncelerin beni alı koyması. Sahi bu istekler nereden geldi? Ben bu muyum? Yoksa olmamı isteyen şey için birer kurbanlık koyun muyum.
Sistem, simülasyon yada holografik eylemler, iplerim kimin elinde beni ne ile oyalıyor sırtımı dayadığım kutsallarım yoksa benim düşmanım mı?
Anlaşılıyor ki duygusal safhalarımızdan tutun gezegenlerin konumu, zaman ve ışık her şey bana nüfus eden birer dış etken, bu sekme biçimi hepimize uygulanan birer aldatma. Maddenin geçiş halleri yine onun bu hale geçerken incelediğimiz dönüşümün ardında yatan kodlarda yatmaktadır. Beden de aynı bu şekilde algıladığını gerçek kabul eder peki düşünceler onlarda mı sınırlı, olayın başka bir boyut kazandığı şey düşüncelerimiz aslında bedeni kontrol edende bu dur. Düşünce bedenin koruyucu hücresi gibi gördüğünü ve hissettiğini özümseyip yorumlaması gerekir burada aklımıza şu soru gelir neye göre tabi ki de bu kişinin egosuna bağlı kişide bir melek ve şeytan vardır bunlardan biri şeytan(ego), melek(bilinç) ve düşünceler dışarıdan duyu organlarımız vasıtası ile hissettiklerimizden aldığı raporlar ile bu iki taraf karşısında ayrıştırılır. Burada kişiye kalan bu iki taraf arasında hangisine destek verdiğidir keza kişi dogmatik kalıplara takılı kaldıysa şayet egosu aksi yoruma iyi bakmayacaktır bilinç ise şüphelidir şüphe ile yaklaşır konuyu etraflıca anlar ve buna göre raporlar kişinin kendi iç savaşı budur insan gerçeğe yalnızca doğru kararlar ile ulaşamaz bunu da belirtmek isterim, yanlış kararlarda bizi doğruya getirir fakat sancılı bir şekilde ve görüyoruz ki tarih boyunca gelişimlerimiz hep egoya bağlı sancılı şekilde gerçekleşmiştir.