İnsanlık, varoluşu anlamlandırmaya çalışırken sıklıkla iki temel soruyla karşılaşır: Tanrı insanı yaratırken bir amaca mı hizmet etti, yoksa insan kendi varoluşuyla olayları mı şekillendiriyor? Eğer Tanrı, belirli olayların gerçekleşmesini istiyorsa, insan yalnızca bu olayları gerçekleştiren bir araç mı?

Bu sorular, felsefi, teolojik ve psikolojik boyutlarıyla ele alındığında ilginç bir sonuca varıyoruz: İnsan, yalnızca kaderin pasif bir yolcusu olmayabilir. Belki de insan, düşünceleri ve korkularıyla kendi gerçekliğini inşa eden aktif bir yaratıcıdır.

Korku Gerçeği mi Yaratır?

Psikolojide, korkunun insan davranışlarını nasıl yönlendirdiği üzerine birçok çalışma yapılmıştır. İnsan, bir şeylerden korktuğunda, bilinçaltı o korkuya odaklanarak gerçeği şekillendirebilir mi? Örneğin, tarih boyunca toplumsal paranoyalar bazen kendi felaketlerini doğurmuştur. Savaş korkusu, savaşı doğurabilir; hastalık korkusu, daha fazla hastalığa neden olabilir. Bu açıdan bakıldığında, insanın korkuları yaratım sürecinin bir parçası olabilir mi?

İnsan Bir Pil mi?

Eğer insan enerjisiyle yaratım sürecine katkıda bulunan bir güç kaynağı ise, onun kaderi önceden yazılmış bir senaryo olabilir mi? İnsan bir “pil” gibi, bir amaca hizmet etmek için var olduysa, özgür iradesi var mı? Yoksa yalnızca, Tanrı’nın belirlediği olayları yaşamak için mi yaratıldı?

Bu bakış açısı, varoluşun doğasına dair büyük bir çelişkiyi ortaya çıkarıyor: İnsan hem yaratıcı hem de yaratılan olabilir mi? Eğer özgür iradeye sahipse, bu Tanrı’nın planını değiştirebilir mi? Yoksa kader, insanların seçimleriyle mi şekilleniyor?

Yoksa Tanrı gerçekleşmesini istediği olayları yaratmak için insanı mı yarattı. İnsan bir şeylerden korkarsa korku gerçeği mi yaratır.

İnsan yaratım için bir pil ise kaderi değiştirebilir mi?

Meselenin Esas Çıkarımları

Bu soruların kesin bir cevabı olmasa da, insanın düşünce gücüyle kendi gerçekliğini şekillendirdiğine dair birçok ipucu vardır. Belki de insan, hem bir yaratım aracı hem de yaratıcıdır. Tanrı, yalnızca olayların gerçekleşmesini isteyen bir güç değil, insanın yaratma potansiyelini ona veren bir bilinçtir. Eğer öyleyse, kader yalnızca bir çizgi değil, insanın her an yeniden yazabileceği bir hikâye olabilir.