Evrenin ilk yasası sanırım bu; Dünya nasılsa, cennette de öyledir. “Yukarıda ne varsa, Aşağıda O vardır.” Hatta belki de cennet dediğimiz yer bu dünyada olamaz mı? Yaptıklarımız ve davranışlarımız yaşantımızı şekillendirip evrim geçirmemizi ve cenneti de cehennemi de burada yaşamamızı sağlamaktadır belki de.
Çoğunlukla düşünürüm ve her şeye bir anlam yüklemeye çalışırım. Yukarıda diye hayal ettiğimiz evren de yüce Yaradan, aşağıda diye düşündüğümüz yeryüzünde yaşayan kulları yani bizler bulunmaktayız. Bu örnekten gidersek; ebeveynler çocukları ister bebek, ister yetişkin olsun içindeki anne-babalık duyguları değişmez, aynen durur ve sevgisi içinde hiç azalmaz. Çocukları büyük hatalar yapsalar ve çok zor bir durumdan geçseler bile, onlara olan inanç ve sevgilerinde azalma olmaz. Çocuk yaramazlık yaptığında anne-baba şaşkınlık ve üzüntü ile cezalar verse bile, yine de yavrusunu yargılayıp dışlamaz. Büyüyeceğini ve bu davranışlarının geçici olduğunu bilir, çünkü çocuklarına inancı tamdır, sonsuzdur. Tıpkı hepimizin yaratıcısı Yüce Yaradan’ın bizlere olan inancı gibi… Çünkü karmaşık duygulara kapıldığımızda ya da bir işi yapmakta zorlandığımızda yaradan bizi sevmekten, koruyup kollamaktan vazgeçmez, ya da bizi dışlamaz. Bir anne ve baba için kendi yavrusundan daha mucizevi bir şey olmadığı gibi yaradan için de bu eminim böyledir.
Ama evrenin oluşumundan bu yana gelen bazı kurallar var. Hepimiz doğmadan önce evrenin yasaları öğrenerek ait olduğumuz fiziksel bedende ruhsal tekâmülümüzü yaşamaya ve bütünsel tamamlanma için geliyoruz belki de bu hayata.
Dünyadaki yaşam aslında bir takım oyunudur. Bu oyuna katılıp katkıda bulunabileceğimiz gibi kurallara uymayıp kural dışı bir dünya hayatı yaşamımızda olağandır. Fakat kurallara göre yaşamak son derece önemlidir. Düşünsenize, herkesin kafasına göre hareket ettiği bir trafik nasıl ki bir meydan kavgasına dönüşürse, kuralsız yaşayan insanların da karşılaşacağı yaşam meydan kavgası ile sonuçlanır. Bu nedenle trafiğe çıkmadan önce tüm kurallar sürücü adaylarına öğretilir ve uyulması beklenir. Uyulmadığında sonuçları biliniyordur. İnsanoğlu hep kural dışı davranmayı tercih eder ve bir seferden bir şey olmadı ki, zaten kimse de yok deyip o rahatlıkla kuralları sonuna kadar çiğnemeyi de çok sever. İnsanlar kendilerine verdiği ve verilmesini istediği değeri diğer insanlara sergilemez. Tam aksi tamamen eleştirel ve sorgulayıcı tutumlar benimseyerek kendini üstünlüğünü kanıtlamaya çalışarak, yaşamını bir güç mücadelesine dönüştürür. Bunun sonucunda sadece kendine zarar vermez etrafındaki insanlara ve tüm canlılara da zararı olur. Bunu aşabilmek için kuralları öğrenmeli işbirliği yapmalı ve oyunu kurallarına göre oynamalıdır.
Asıl konumuz olan ebeveynlere gelecek olursak; ebeveynler sorumlu oldukları çocuklarının yeteneklerini geliştirmeleri konusunda onları yönlendirip, yön gösterip, koruyup kollayarak cesaretlendirmekle sorumludurlar. Bunu yaparken denge sağlayabilmeleri çok önemlidir. Çocuklarına hedefleri yönünde destek verirken aynı zamanda iyi, faydalı birey olmalarını da desteklemeli ve yaptıkları hataların nelere sebebiyet verebileceklerini bazen ufak çaplı cezalar vererek göstermelidirler. Çünkü çocuklarımızın yaptığı eylemlerin onlara vereceği zararlardan her zaman onları koruyamayız. Bu nedenle bunu ceza ve acımasızlık olarak düşünmek yerine, tam aksine hayata hazırlamak olduğunu bilerek hareket etmelidir.
Bunları söylemek kolay fakat gerçekleştirmek ve iletişimi başarabilmek bir o kadar zor bir durumdur. İradesi kuvvetli olmayan ve yönünü bulamamış çocuklar gündelik kısa heveslerinin peşinden koşarak başlarını belaya sokmaları ve sonrasında pişmanlıklarla dolu bir hayat yaşamaları muhtemeldir. Fakat her yaşta ve kim olursa olsun kendine yapılan veya yapılacak uyarı ve eleştirileri duymak istemezler. İnsanların içinde kendi mükemmelliği ile ilgili aşırı bir bencillik vardır. O nedenle çoğunlukla kulak asmaz uyarılara ve kendi bildiğini yapar birçok kez canının yanacağı söylenmiş olmasına rağmen yapacağından asla geri durmaz. Mesela bir çocuğa yanan sobaya yaklaşma dedikçe daha çekici oyun haline getirir bunu ve sürekli senin görmediğin anlarda hemen sobanın yanına gider, dokunmak ister. Senin uyarılarını kabul etmek istemediğini bu şekilde gösterir. Ben ve öz bilinci bunu yaptırır ona. Fakat bilinçli bir ebeveyn çocuğuna uyarı değil daha geniş kapsamlı sebep-sonuç ilişkisini anlatarak, gerekirse göstererek daha az hata yapmasını ve daha az üzülmesini sağlayabilir. Bunu da ısrarla sobaya ellemeye çalışan çocuğuna bunun elini acıtacağını ve yakacağını anlatarak ve halen anlamıyorsa da işte orda ufak zararsız bir şekilde kendi denetiminde sobaya elini değdirerek bunun sonucuna katlanmasını sağlamalıdır. Tabi bize de aynı şartlarda seçim özgürlüğü verilmiştir. Duyarlı bir ebeveyn gibi davranmaz, kuralların dışında kendi kurallarımızı sergilediğimizde İlahi Güç devreye girerek bize gerekli dersi verecektir. Almadığımız her ders bize karma olarak geri geleceğini unutmamalı ve buna göre yaşam kararları almalıyız. Sistem mükemmel bir ahenk içinde çalışıyor, hiç kimsenin olmadığı yerlerde, bizi kimsenin görmediğini düşündüğümüz zamanlarda bile her zaman olması gerektiği gibi kurallar içinde yaşamalıyız ki zaten hiçbir zaman tek değiliz. Evren bizi her koşulda, her şartta desteklediği gibi gözetler ve de kollar, tamda olması gerektiği gibi. Yaratıcı bizi kurallara uymamız için zorlamaz, sadece kuralları koyar ve bizi izler müdahale etmez. Bizim seçimlerimiz doğrultusunda geri çekilip zor yoldan öğrenmemize izin verir. Evren hiç yargılamadan bizim tecrübe edip öğrenmemizi beklemektedir. Hazır olduğumuzda bize yeni kapılar açar. Kabul etsek de, etmesek de bize özgür seçim hakkı sunar ve destekler. Seçim özgürlüğümüz olmasına rağmen, çoğumuz gözü kara, bencilce seçimler yapmanın sağlığımızın bozulmasıyla, başarısızlıkla ve perişanlıkla sonuçlandığını birinci elden tecrübe ederek öğrenmek zorunda kalırız. Dünyevi arzularımıza, bencil isteklerimize kapılarak harekete geçer, bazı gerçekleri genellikle zor yoldan öğrenir, kaçınılmaz bir biçimde kendimizi dipte hissederiz. Bunun önüne geçebilmemiz tekâmül yolculuğumuzda ne kadar olgunlaştığımızla eşdeğerde ilerler.
Negatif tutumlarımızı sürdürmek konusunda kararlı olduğumuzda, iyiliklerin ve pozitifliklerin bize ulaşması zorlaşır. Mesela karşınızda sevgi dolu, pozitif biri olduğunda, sizde motive ve pozitif olursunuz. Evrenin enerjisi de benzer bir yaklaşım ile çalışır. Sen ne kadar pozitifsin evren de sana pozitif yaklaşır. Kendinize ve yaratılmış tüm varlıklara şefkatle ve sevgiyle yaklaştığında, yaratıcıda bu şefkati karşılıksız bırakmaz. İnsanın kalbine dokunan şeyler yaratıcının da kalbine dokunur.
Evren'e olumsuz davranışlar gösterip olumsuzlukları ve negatiflikleri üzerinize çekersiniz. Olumlu, aydınlık, kurallar içerisinde pozitif enerjiler verin ve sizin mucizenizin hayatınıza girmesi ve ruhunuzun tekâmülünün gerçekleşmesini izleyin. Yol bizim yolumuz. Herkesin kendine ait bir oluşum ve olgunlaşma süreci içinde olduğunu düşünerek ve kimseyi kendi hükmüne hapsetmeyerek sadece kendi gelişimimize odaklanıp, bu yolculuğu en başarılı şekilde geçirmemiz gerektiğini unutmadan.
"Kaynağa Ulaşmak İçin Akışa Ayak Uydurun"